Google Adwords, Türkiye’de, çevrimiçi internet reklamcılığında en fazla tercih edilen reklam türü. Tabi bunda Google’ın, ülkemizde en fazla kullanılan arama motoru olmasının büyük payı var. Adwords’un dışında diğer medya planlama ajanslarının pazarladığı reklam banner alanları da yoğun talep görürken son iki yıldır Facebook reklam türleri de markaların ilgisini çekmeye ve dijital bütçelerini almaya başladı. Peki Türkiye’de Facebook reklamları nereye kadar gidebilir, Adwords’ün sahip olduğu aslan payına ortak olabilir mi?
Öncelikle Facebook’un avantajlarından bahsedelim. Facebook bir sosyal ağ ve Türkiye’de en fazla trafiğe sahip birkaç websiteden biri. Bu nedenle de reklamveren için çok cazip. Bunun yanında Facebook’ta birçok farklı reklam türü bulunuyor. Örnek vermek gerekirse marka sayfanızdan yayınladığınız bir güncellemeyi Page Post şeklinde kullanıcıların Newsfeed’inde de gösterebilirsiniz; ya da bir Flyer hazırlayıp hedef kitlenin ana sayfasının sağ tarafında da gösterebilirsiniz. Yeni bir ürün çalışması yapıyorsanız hedef kitleye istediğiniz soruyu gösterebilirsiniz ya da bir Offer’ınız varsa bunu Facebook’tan sunabilirsiniz.
Facebook’ta marka sayfasına sahip olmak ve oradan iletişim yapabilmek önemli bir artı; buna bağlı olarak birçok marka da Page Like reklamı vererek kullanıcıları sayfalarına çekiyor ve vermek istedikleri mesajı sayfasından veriyor. Mobil kullanımdaki hızlı artışı gören Facebook bunun için de bir çalışma yaptı ve markalara mobil üzerinden de reklam gösterme fırsatını tanıdı. Bu özellikler hepsi Facebook’un oyun alanının geniş olduğunu gösteriyor ama bütün ölçütler kontrol altında tutulamadığı için belli konularda şüpheler oluşuyor.
Facebook’un bir sosyal ağ olması, reklam konusunda ne kadar avantajlıysa aynı zamanda bir o kadar da dezavantajlı. Facebook’un tahminlerine göre 83 milyon sahte hesap bulunuyor. Bundan daha büyük problem iste kullanıcıların kişisel bilgilerini yanlış girebiliyor olması. Siz reklam hedeflemesi yaptığınızda eğer üniversite öğrencilerini ya da mezunlarını seçerseniz ya da ilişki durumunu baz alırsanız, hedef kitle olarak çok kolay yanılabilirsiniz. Aynı şekilde doğum tarihinden meslek seçimine kadar birçok hedefleme parametresinin gerçek olmama ihtimali Facebook reklamlarının en büyük dezavantajı. Ayrıca organik olarak değil de reklamla marka sayfanıza getirdiğiniz kullanıcıların ne kadarı sizin iletişiminizi takip ediyor olacak bu da ortada kalan bir durum.
Google Adwords arama motoru reklamları, Facebook’un olumsuz taraflarını daha da belirginleştiriyor. Çünkü reklamınızın gösterildiği aramalar zaten kullanıcıların aradığı ve direkt olarak marka ya da ürünle alakalı olan aramalar. Yani Samsung Galaxy S4 satıyorsanız zaten o ürünü arayan kullanıcıya reklamınızı gösteriyorsunuz. Bu nedenle belli bir hedef kitleyi çekmek gibi bir kaygınız yok. Çeşitli anahtar kelimeler kullanarak gelen aramaları istediğiniz mesajla istediğiniz URL’e yönlendirebildiğiniz için, kullanıcıya istediğiniz ürünü sunabiliyorsunuz. Bunun yanında Adwords geleneksel reklamcılığın da en etkili tamamlayıcısı olarak görülüyor. Kullanıcı televizyonda gördüğü bir ürünü hemen Google ile aratıp sizin reklamlarınızla karşılaşıyor. Bu parametreler bize Google arama motoru reklamları ile Facebook’u karşılaştırmanın doğru olmadığını gösteriyor. Facebook’ta da search kısmına reklam verebiliyorsunuz ama onun için de kelimeleri spesifik olarak belirlemiş olmanız gerekiyor yani Google gibi akıllı bir ‘’Bunu mu demek istediniz?’’ algoritması yok.
Google Adwords mobil alanda da reklamları yayınlayabiliyor hatta reklamları mobile göre özelleştirebiliyor. Click to call özelliği, buna örnek olarak verilebilir; kullanıcı reklam alanındaki telefon numarasına tıkladığında direkt olarak arama yapabiliyor. Bunun dışında Adwords rakiplerinize karşı kullanabileceğiniz çok etkili bir reklam alanı sağlıyor. Reklam aramaları için oluşturduğunuz anahtar kelime listesine rakiplerinizi de ekleyip onların aramasına kendi reklamlarınızı gösterebilirsiniz. Adwords, bir Google ürünü olduğu için de, diğer Google hizmetleri ile %100 uyum sağlayarak performans arttırma ve daha ayrıntılı analiz sunabilme imkanı sağlıyor. Bu hizmetlere örnek olarak Google Analytics, Website Optimizer, DoubleClick verilebilir. Ajansınızdan alacağınız SEO hizmetini ise bunun doğal bir tamamlayıcısı olarak düşünebilirsiniz.
Google ayrıca Dünya’nın en büyük 2. arama motoru kabul edilen YouTube’a sahip olduğu için, bu durum Adwords’ün elini daha da güçlendiriyor. YouTube’a yüklediğiniz videoya Adwords üzerinden reklam verebilir ya da belli kategorilerdeki videolara banner ya da video şeklinde reklamınızı gösterebilirsiniz. Bunun yanı sıra Masthead reklam modeli ile, Türkiye’de günlük ortalama olarak 10 milyonun üzerinde ziyaret alan Youtube ana sayfasına reklam verebilme seçeneğini kullanabilir ya da TruView Video reklamlarını kullanarak televizyon reklamları ile yarışır duruma gelebilirsiniz.
Google Görüntülü Reklam Ağı ise Facebook reklamları ile paralel olarak karşılaştırılabilecek tek reklam modeli. Google internet üzerindeki bütün websitelerin %83’ünde banner alanına sahip ve gelişmiş hedefleme sistemi ile (kategorisel ya da direkt site olarak) görsel reklamlar alanında da Facebook’un önünde gözüküyor. Aynı zamanda görüntülü reklamlarını da hedef kelimelerle ilgili olan websitelerde gösterebilen Google, bu alanda da direkt olarak doğru kullanıcıya ulaşabiliyor. Facebook’ta ise daha önceden belirttiğim gibi kullanıcının yaşadığı yeri, cinsiyetini, yaşını, beğeni ve ilgi alanlarını, ilişki durumunu, iş ve eğitim durumunu seçiyorsunuz ve bu bilgilerin doğru girildiğini varsayıyorsunuz.
Türkiye’de markaları, geleneksel reklam yaklaşımından çıkarıp dijitale yönlendirme sürecinde kullanılması gereken en önemli özellik olan ölçülebilir olmak, Adwords’ün diğer reklam modellerine gore daha ön plana çıkmasına neden oluyor. Bir performans ajansı olarak bizim en büyük avantajımız ölçümleme tekniklerini son derece iyi kullanmaktır.
Dijital reklamcılığın iki önemli ayağı Facebook reklamları ve Google Adwords’ün analizini kabaca yapmaya çalıştım. Her iki reklam modeli de bunlarla sınırlı değil tabi ki ama marka açısından en önemli kriterleri göz önüne alınca Facebook’un kendini biraz daha geliştirmesi gerektiği sonucuna varabiliriz. Bundan sonra bu reklam modellerinin, markaların ihtiyaçlarına ne yönde cevap verebileceklerini ise zamanla göreceğiz.